ileri sürmek

Turkish-English Translation

  1. Verb to allege
  2. Verb to adduce
  3. Verb to assert
  4. Verb to bring forward
  5. Verb to bring forward s
  6. Verb to propound
  7. Verb to set up
  8. Verb to urge
  9. Verb to maintain
  10. Verb to propose
  11. Verb to put forth
  12. Verb to put forward
  13. Verb to submit that
  14. Verb to suggest
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

ahlaka dair mütalaa ve fikir ileri sürmek
to moralize Verb
aklına gelebilen her fikri ileri sürmek
to urge every argument one can think of Verb
bir belgenin sahteliğini ileri sürmek
to plead the falsity of a document Verb
bir fikir ileri sürmek
to offer an opinion Verb
bir fikir ileri sürmek
to put forward an opinion Verb
bir fikir ileri sürmek
to adventure an opinion Verb
bir fikir ileri sürmek
to venture an opinion Verb
bir fikir ileri sürmek
to advance an argument Verb
bir fikir ileri sürmek
to maintain an opinion Verb
bir fikir ileri sürmek
to advance an opinion Verb
bir fikir ileri sürmek
to come up with Verb
bir kanıt ileri sürmek
to set forth an argument Verb
bir karine ileri sürmek
to raise a presumption Verb
bir şeyle ilgili şartlar ileri sürmek
to make reservations with respect to sth Verb
bir şeyle ilgili şartlar ileri sürmek
to make reservations with respect of sth Verb
bir teori ileri sürmek
to advance a z Verb
bir teori ileri sürmek
to put forward a z Verb
delil ileri sürmek
to bring evidence forward Verb
delil ileri sürmek
to furnish proof Verb
delil ileri sürmek
to bring forward a proof Verb
delil ileri sürmek
to adduce evidence Verb
dokunulmazlığını ileri sürmek
to plead justification and privilege Verb
eşit ücret konusunda karşıt fikirler ileri sürmek
to express strong views on the subject of equal pay Verb
fikir ileri sürmek
to launch out an argument Verb
geçersizliğini ileri sürmek
to set up invalidity Verb
gerekçeler ileri sürmek
to set forth the grounds Verb
hipotez ileri sürmek
hypothesize (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Verb, Biology
hırsızlık suçunu hafifletmek için yoksulluğunu ileri sürmek
to plead poverty in extenuation of a theft Verb
iddia ileri sürmek
to assert a claim Verb
iyi niyetini ileri sürmek
to plead one's good faith Verb
iyi niyetini mazeret olarak ileri sürmek
to plead one's good faith Verb
kanıt ileri sürmek
to put out an argument Verb
kanıt ileri sürmek
to bring forward evidence Verb
karar için önemli şeyler ileri sürmek
to plead issuably Verb
kendini savunmak için bir sav ileri sürmek
to state something in one's defence defense Verb
kötü sağlık durumunu ileri sürmek
to allege ill- health as a reason Verb
masum olduğunu ileri sürmek
to maintain that one's is innocent of a charge Verb
mazeret olarak ileri sürmek
to make something one's excuse Verb
mazeret olarak ileri sürmek
to offer as an excuse Verb
şartlar ileri sürmek
to stipulate conditions Verb
savunmada reşit olmadığını ileri sürmek
to plead infancy Verb
sözleşmenin ihlal edildiğini ileri sürmek
to set up breach of contract Verb
suçsuzluğunu ileri sürmek
to assert one's innocence Verb
teori ileri sürmek
to advance a theory Verb
yalnız öncüllere dayanarak fikir ileri sürmek
to take an argument from false premises Verb
yeni delil ileri sürmek
to bring forward some new evidence Verb
yeni delil ileri sürmek
to bring forward s some new evidence Verb
yoksulluk bahanesi ileri sürmek
to make a poor mouth Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database